.
  Dış Tic.İşl.-10
 

 

DIŞ TİCARET TEORİLERİ 
Ülkelerin dış ticaretten nasıl kazançlar sağladıklarını açıklayan ilk teori Merkantilizm, en önemli teori ise, klasik ekonomistlerden David Ricardo tarafından geliştirilen Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’dir. Bu önemli teorinin öncüsü, Adam Smith tarafından geliştirilen Mutlak Üstünlükler Teorisi’dir.
Dış ticaret konusundaki ilk görüş ve uygulamalar Merkantilizm ile başlar,  sonra, Adam Smith’in mutlak üstünlükler teorisi, daha sonra Rikardo’ya ait mukayeseli üstünlükler teorisi ekonomi literatürüne hakim olmuştur. Daha sonra yeni dış teorileri de geliştirilmiştir.
 
1- MERKANTİLİZM
Merkantilizm, dünyadaki ilk sistematik iktisat öğretisidir ve yüzyıllar boyunca benimsenmiştir. MS 1450 ila 1750 yılları arasında, yani sanayi devrimine kadar merkantilizmin dış ticaret anlayışına egemen olduğu kabul edilir.  Bazı ekonomistler merkantilizmi kapitalizmin amentüsü olarak görürler. Merkantilizm, iktisadî konularla olduğu kadar dış politikayla ve jeopolitikle yakından ilişkilidir.
Feodalizmin çöküşüne yakın tarihlerde ortaya çıkmış olan; değerli külçe birikimini, dış ticaret fazlasını, tarımın ve üretim sektörünün gelişmesini ve dış ticaret tekellerinin kurulmasını sert idarî düzenlemelerle tüm millî ekonomiyi kontrol ederek sağlayıp, bir milletin parasal zenginliğini ve gücünü birleştirerek artırmayı hedefleyen iktisadî sistemdir.
Merkantilizm; ticaretle uğraşmak, ticaret yapmak mal satmak demektir. Bu akım taraftarlarına merkantilistler denmiştir. Merkantilizmin dayanağı olan fikirler şunlardır:

- Bir ulusun zenginliği ve gücü o ülkenin sahip bulunduğu altın ve gümüş gibi değerli madenlerin stoku ile ölçülür.
- Genel olarak, her ülke, özel olarak İngiltere, ülkenin ve Kral’ın güçlenmesi için ihracata ağırlık vererek, altın ve gümüş mevcutlarını azamiye çıkarmayla gayret etmelidir. İthalattan ise olabildiğince kaçınılarak altın stokunun azalmasına yol açılmamalıdır. İhracat zenginleştirir, ithalat fakirleştirir.
- Devlet gerekli gördüğü hallerde ekonomiye ve tabii ki dış ticarete müdahale etmelidir. 
- Dünya değerli maden dolayısıyla servet stoku sabittir artırılamaz.
- Dış ticaret yapan taraflardan biri mutlaka kaybeder, diğeri kazanır. 
- Politik sistem olarak, mutlak kraliyeti öngörür. 

İngiltere’de merkantilizm korumacı ve yayılmacı bir sistem olarak Sanayi Devrimi için güçlü bir millî ortam hazırladı. Almanya ve Fransa gibi ülkelerde millî birliği sağlamaya katkısı oldu. Bu dönemde üretim büyük ölçüde tarıma dayanırdı.
İktisadın bir bilim dalı olmasında merkantilizmin büyük rolü olmuştur. Merkantilizm sayesinde; para, faiz, dış ticaret, himayecilik, devletin ekonomiye müdahalesi gibi konularda yeni görüşler ortaya atılmıştır. Merkantilizmde devlet hazinesinin olabildiğince büyümesi istenir. İthalatı kısıtlayıp, ihracatı teşvik eder, güçlü ve zengin bir devleti hedefler, kısaca iktisadî milliyetçiliktir.
Merkantilizm feodalizmle kapitalizm arasında bir köprüdür. 
Onyedinci yüzyılın ortalarından itibaren, iktisadî konularla ilgilenler arttı ve giderek birey özgürlüğüne önem veren, devletin müdahaleciliğine karşı çıkan; dolayısıyla merkantilizmi reddeden bir zümre ortaya çıktı. Bunlara göre, dış etki ne kadar az olursa, ekonomi de o kadar iyi çalışırdı.

2- MUTLAK ÜSTÜNLÜK TEORİSİ
Genel olarak iktisat bilimi ve özelde uluslararası ticaret teorisinin temeli Simith’in Wealth of Nations’ı yayımlamasıyla (1776) atılmıştır. Ricardo (1817), Smith teorisinin geçerlilik alanını genişletme yanında, günümüze kadar devam eden izler oluşturmuştur.
İktisadi insan  “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler “ ve görünmez el ile klasik liberalizme yön veren Smith, Merkantilistlerin aksine, dünya toplam servetinin sabit olmadığını, işbölümü ve uzmanlaşma ile dünya kaynaklarının verimliliğini artıran dış ticaretin, sadece bir tarafın değil, her iki tarafın yararına olabileceğini ve dünyanın refahını artıracağını düşünmektedir. 

Smith, merkantilizmin reddi anlamında olan, serbest ticaret ve uluslararası uzmanlaşmanın yararlarını mutlak üstünlük teorisi ile açıklar. Buna göre, iki-ülkeli bir modelde, ülkelerden biri, diğeriyle kıyaslandığında, hangi malları daha düşük maliyetle üretiyorsa, o malların üretiminde uzmanlaşmalı; düşük maliyetle ürettiklerini ihraç ederken iç maliyetleri yüksek malları ithal etmelidir.

Ülkelerin mal ve hizmet üretimi için sahip oldukları kaynaklar nicelik ve nitelik yönlerinden farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar dolayısıyla her ülke, diğer ülkelere göre bazı malları nispeten ucuza, diğer bazı malları ise nispeten daha pahalıya üretir; bazı malları ise hiç üretemez. Ülkelerin nispeten ucuza üretebilecekleri malları üretip bunların bir kısmını ihraç etmeleri, karşılığında pahalıya üretebilecekleri malları üretmeyip, bunları nispeten daha ucuza üretebilecek başka ülkelerden satın almaları, onlara önemli kazançlar sağlar ve onların refah düzeylerini artırır. Ülkelerin dış ticaretten nasıl kazançlar sağladıklarını açıklayan en önemli teori klasik ekonomistlerden David Ricardo tarafından geliştirilen Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’dir. Bu önemli teorinin öncüsü, Adam Smith tarafından geliştirilen Mutlak Üstünlükler Teorisi’dir.
Adam Smith’e göre, ülkelerin birbirileriyle ticaretinde, her ülkenin karlı çıkması olanaklıdır. Bunun için, ülkenin, mutlak üstünlüğe sahip bulunduğu üründe uzmanlaşarak bunu diğer ülkelere satmalı ve diğer ülkelerden de ülke içinde daha pahalıya üretebildiği malları satın almalıdır.

3-KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜK TEORİSİ
Uluslararası ticaretin mutlak üstünlüklere dayandırılmasının dış ticaret kapsamını daraltacağını gören Ricardo ülkelerarasında üretim maliyeti farkı yerine, farklılığın derecesi üzerinde durmuştur.
Bir ülke, bütün mallarda, diğerine göre daha üstün olsa da, karşılaştırmalı olarak en fazla üstünlüğe sahip olduğu mallarda uzmanlaşıp daha az üstün olduğu malları ithal ederek daha fazla refaha ulaşabilir. Yeter ki, bu iki ülkede yurt-içi değişim oranları farklı ve uluslararası fiyat oranı, bunların arasında gerçekleşmiş olsun. Ricardo için de, maliyeti oluşturan tek faktör, homojen, ülke içinde tam hareketli ve ülkeler arasında tam hareketsiz olduğu varsayılan emektir.
Klasik iktisatçılar, emek dışındaki üretim faktörlerinden sermaye ve doğal kaynakların farkında olmakla beraber, doğal kaynakları, tanrının lutfu ve sermayeyi, biriktirilmiş emek biçiminde algılamayı seçmişlerdir. Dış ticaret kazançlarını belirlemek bakımından öncekilerin ihmal ettiği talep unsurunu analize dahil eden Mill daha sonra Neo-klasiklerce geliştirilecek karşılıklı talep kanununu ortaya koymuş; ayrıca karşılıklı talep yoluyla dış ticaretin teknolojik gelişmeyi etkileyeceğini ifade etmiştir. Mill’e göre, ihraç malları arasına bir yenisinin katılması veya ihraç malı üretim maliyetini düşürücü yenilik biçiminde ortaya çıkan teknolojik gelişme, ihraç mallarında verimliliği artırarak ülkenin karşılıklı taleple belirlenen ithal mallarını daha ucuza elde etmesini sağlar, böylece dış ticaret kazancını artırır. 
Dış ticaretin ülkelere kazançlar sağlayabilmesi için ülkelerin ihraç edecekleri ürün veya ürünlerde mutlak üstünlüğe sahip olmaları şart değildir. Ricardo, dış ticaret için mutlak üstünlüğün değil, karşılaştırmalı üstünlüğün gerekli ve yeterli olduğunu ortaya koyduğu karşılaştırmalı üstünlükler teorisini geliştirmiştir.
 
4-HECKSHER-OHLİN TEORİSİ (FAKTÖR DONANIMI TEORİSİ)
Heckscher-Ohlin teorisine göre, bir ülke hangi üretim faktörüne zengin olarak sahipse, üretimi o faktörü yoğun biçimde gerektiren mallarda karşılaştırmalı üstünlük elde eder. Dolayısıyla uzmanlaştığı bu malları ihraç ederken kıt sahip olduğu gerektiren malları ithal eder.

Faktör donanımı, ülkenin sahip olduğu üretim faktörleri miktarını esas alırken emek ve sermayeyi dikkate alma geleneği sürdürülmektedir. Bu çerçevede, ülkeler emek-zengini ve sermaye-zengini, mallar ise emek-yoğun ve sermaye-yoğun biçiminde ayrıştırılırken ülkelerin, faktör donanımları ve malların, faktör yoğunlukları bakımından farklılaştığı düşünülmektedir. Ayrıca, bir malın üretim fonksiyonunun, dolayısıyla üretim teknolojisinin bütün ülkelerde aynı olduğu ve teknolojik gelişmeyle mümkün olan artan verim ihtimalini dışlayacak şekilde üretimde sabit verim koşullarının geçerli bulunduğu varsayılmaktadır.

Faktör fiyatları eşitliği teoremine göre, uluslararası faktör hareketliliğinin tam olması durumunda faktör piyasalarının sağlayacağı faktör fiyatlarının eşitlenmesi sonucunu faktör mobilizasyonunun olmadığı koşullarda serbest ticaretin ortaya çıkaracağını ileri sürmektedir.Ancak 1950’lerin başından itibaren, bir yandan ampirik testlerin faktör donanımı teorisine duyulan güveni sarsması, öte yandan bilginin toplumsal dönüşümlere ve özellikle üretim sürecine belirgin yansımalarıyla dış ticaret teorileri, önemli açılımlara erişmiştir.

5- LEONTİEF PARADOKSU VE YENİ DIŞ TİCARET TEORİLERİ
Her kriterde dünyanın en kapital zengini ülkesi olmasına rağmen, ABD’nin sanılanın aksine, sermaye-yoğun malları ithal, emek-yoğun malları ise ihraç ettiğini saptamıştır. Bu duruma “Leontief paradoksu” denmiştir. Leontief teorisini açıklarken ABD üretim ortamının eğitim ve işçi niteliği bakımından farklılığını vurgulamıştır. Buna göre, ticaret, sadece emek ve sermaye faktörlerine dayanmaz; hammaddeler, emeğin bütün nitelik türleri ve başka faktörler de ticareti açıklayan unsurlardır. Üçüncü faktör açıklaması, nitelikli işgücü ile araştırma-geliştirme harcamalarını da içerecek şekilde genişletilmiştir. ABD’de, ilk defa beyaz yakalı çalışan sayısının mavi yakalıları aşmasıyla betimlenen “bilgi çağı”nın başladığı 1950’lerin sonlarında, Leontief Paradoksu ile başlayan tartışmalar, bilgi-ilintili unsurları içeren ve yeni dış ticaret teorileri biçiminde gruplandırılan gelişmelere yol açmıştır.
 
 
 
  Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-No Derivative Works 3.0 Unported License.
Özel Arama
 
 
Web Stats Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol